25 Ağustos 2011 Perşembe

Likya Yolu Hazırlıkları-1

   Yaklaşık 2006'dan beri kullandığımız emektar Hyundai'mizin torpido gözünde duran bir kitap vardı. Orada durur, arada yolculuklarda göz atılırdı. Teyzem Garanti Bankası'nda çalışırken almış, babamın da bu tip şeyleri sevdiği düşüncesiyle ona getirmişti herhalde. Hatta zamanında babam bayağı da bi heves etmişti kitabın rehberliğinde Likya Yolu'nu yürümeye. Tüm masrafları üstleneceğini belirtmesine rağmen yanına yolculuk yapacak bir arkadaş bulamamıştı maalesef. (Ah be baba şimdi de üstlensen ya:) ) Arabamızın değişmesiyle beraber torpido gözünde bulunan o kitap da yerinden çıkmış oldu ve kütüphanemize girdi. Kader midir bilinmez tam o sıralarda Emir'den cep telefonuma "Nikea yolunu yürüyelim mi?" şeklinde bir mesaj geldi. Çamlık'ta içilen rakıların etkisindendir herhalde diye düşünmeye başladığım sırada telefon bir kez daha çaldı. Mesaj bu sefer "Ne nikeası lan likya" şeklinde düzeltilmişti :) İşte Likya Yolu'nu yürüme fikri böyle ortaya çıktı. Biz de o dakikadan sonra güzide kitabımızın önderliğinde hayaller kurmaya başladık. Hayaller, projelere, projeler yapılan masraflarla beraber aksiyon sürecine dönüştü.

Şimdi ise son noktayı koymaya Likya Yolu'nu yürümeye hazırız. Çadırımız, uyku tulumumuz, matımız, trekking botumuz, çantamız yanımızda. 6-10 Eylül arasında uygun otobüsü ayarlayabildiğimiz gün Fethiye'ye iniyoruz. Ölüdeniz'de geçirilecek 1 günün ardından Ovacık'tan yolculuğumuza başlayacağız. 7 günde 7 etap aşıp kaldığımız yerden otobüse atlayarak yine Olympos'a geçip orda da son bir mini turun ardından Antalya'ya geçeceğiz inşallah. Sonrasında Antalya'da anneannemle dedemin şefkatli kollarına kendimizi atıp "normal" insanların yaptığı tatilden birkaç gün de olsa bir tadımlık yaşamaya çalışacağız. Program kesinleştikten sonra detaylı olarak buradan paylaşacağım. He neden paylaşıyorum derseniz bu yolun hazırlıklarını yaparken adamakıllı her şeyi bulabileceğimiz tek bir bloga bile rastlamadık. Bundan sonra olur da bu yola çıkmak isteyenler olursa kendilerine çok güzel bir referans yaratmış olacağız.



Peki bu yolu yalnız mı yürüyeceğiz? Şimdilik öyle görünüyor. Hasan Emre kardeşim de bize katılırsa 3 kişiyiz. Bunun dışında 6-10 Eylül arasında çadırıyla, uyku tulumuyla, matıyla ve bilimum diğer ihtiyaçlarıyla Fethiye'de hazır bulunabilecek, yürümekten sıkılmayacak, yapılacak programlara uyum sağlayabilecek ve gün batımını bir şişe şarap eşliğinde izlediğimiz sırada hoş sohbetiyle bize katılabilecek arkadaşlar olursa, bekleriz. Olur da böyle biri çıkar ise ulaşır bana iletişim yollarından. Daha sonra biraz daha detaylı olarak hazırlıklardan bahsedeceğim. Çok büyük bir aksilik olmazsa hayalimizi gerçekleştireceğiz gibi görünüyor. Şimdilik tek eksik profesyonel bir fotoğraf makinesi çünkü bizim dijital makinelerle çekeceğimiz her fotoğraf o doğaya bir hakaret gibi olacaktır kanımca. Niye derseniz, belki fikir verir:



Bunlar tadımlık. Daha fazlası için isteyen olursa bu adresten bakabilir: http://picasaweb.google.com/celildenktas/LikyaYoluYuruyusuNisan2009Ilk110Km#

23 Ağustos 2011 Salı

Şike, Play-off ve Aydınlar

   Futbolda teşvik ve şike operasyonunun ilk gününde yapılan gözaltılardan sonra TFF'nin yeni başkanı Mehmet Ali Aydınlar "Sorunu ivedilikle çözeceğiz, hızlı karar alacağız" şeklinde bir açıklama yaptı. Daha sonra yapılan toplantıda ligleri 9 Eylül'e ertelediler. Bir başka toplantıda ise Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanacak olan Süper Kupa Finali'nin ileri bir tarihe ertelendiğini açıkladılar. Bu süreçte her fırsatta gazetelere demeç veren Aydınlar yakın zamanda bu sorunu çözeceklerinden bahsetti. Gelinen noktada atılan adımlar nedir peki? Hiçbir şey. Futbol Federasyonu tutuklu bulunan kişilerin savunmasını alamadığından ve soruşturmada gizlilik kararı olduğundan dolayı herhangi bir kanaate varamadığını açıkladı. Şimdi sormak istiyorum: daha bu süreç başlarken tutuklu kişilerin savunmasının alınamayacağı, dosyadaki gizlilik sebebiyle avukatlara delillerin gösterilemeyeceği belli değil miydi? 1.5 ay Türkiye kamuoyunu neden oyaladınız? Neden bu işi hemen çözeceğiz dediniz? Ligleri ertelemenizin sebebi neydi? Masumiyet karinesi dolayısıyla sabitleşmiş suçu olmayan Fenerbahçe ve Beşiktaş kulüplerinin oynayacağı kupa finalini niye ertelediniz? Kişilerin savunmalarını almadan hangi sebeplere dayanarak Disiplin Kurulu'na sevkettiniz? Madem böyle bir karar alabiliyorsunuz savunma almadan, nerede kaldı sizin açıklamalarınız? Bir de her şeyin üstüne çıkıp kendine güvenen kulüpler varsa Avrupa'ya gidebilir dedi Mehmet Ali Aydınlar. Şimdi kendimi bir Fenerbahçe ya da Beşiktaş yöneticisi yerine koyuyorum. Kulübümde görev yapan bir şahısın şike yaptığını varsayıyorum. Benim bu olaydan haberim yok ve karar vermem lazım. Kulübümü Avrupa Kupaları'na göndersem bir dert göndermesem bir dert. Göndermezsem peşinen suçu kabul etmiş gibi görüleceğim kamuoyu gözünde. Gönderirsem de suçun ispatlandığı anda kulübün UEFA'dan çok büyük cezalar alma ihtimali var. Çıkıp biz bu sene Türk takımlarını Avrupa'ya göndermiyoruz diyemedi Aydınlar. Bu cesareti gösteremedi ve topu resmen taca attı. Alınan karar hukuki açıdan çok doğru ona diyecek bir sözüm yok lakin sürecin işletilmesi konusunda ÖSYM Başkanı Ali Demir ile bir çok ortak noktası vardı Mehmet Ali Aydınlar'ın. Şimdi bir de yok play-offtu play-outtu falan iyice bulandırmak istiyor herkesin kafasını. Bu konu hakkındaki düşüncelerimi de madde madde yazayım bari:

1- Play-off oynatarak belki de ligin son 7-8 haftasını berbat edebilirsiniz. Galatasaray, Fener garantilerler ilk 4'ü, son  haftalarda aman sakatlık olmasın aman ceza olmasın diye maçlara asılmayabilirler. Bunu önlemek için toplanan puanların belli bir kısmının eklenmesi gibi bir durum var ne idüğü belirsiz karmakarışık bir iş. Bu puanları eklediğinde belki play-off a bile gerek kalmayacak. 4. takımın şampiyonluk şansı olmadığında atıyorum Quaresma'sı Guti'si çıkıp oynayacak mı tüpçü efendinin hiç düşündüler mi acaba?


2- Futbolun marka değeri diyip diyip Türkiye'ye, Belçika'da ve Yunanistan'da uygulanan sistemi getirmek de nedir? Hedefimiz Almanya gibi İspanya gibi olmaksa nerden çıktı bu play-off? Bu sistemde oynanan büyük bir lig var mı? İlla büyükler daha çok karşılaşsın isterseniz 4'lü mini bir kupa yaratırsınız. Lig tadı vermez diyorsanız geçen sene oynanan Galatasaray-Fenerbahçe hazırlık maçının kasetini izlemenizi öneririm.


3-Play-off ve Play-out ile şike ve teşvik ihtimali daha çok artar


4-Kulüplerin futbolcularla imzaladığı maç başına ücrete dayanan sözleşmelerin ne olacağı hakkında bir fikir var mıdır?


5- Takvim nasıl yetişecektir? 9 Eylül'de başlayan ligin 15 Mayıs'ta bitmesi lazım.


6- Spor hukukçuları ligin hukuken Ağustos başında başladığını sadece maçların ertelenmiş olduğunu yani statünün değitirilemeyeceğini söylerken federasyonun hukuki açıklaması nedir?


7- Türk futbolunu kökten değiştirecek böyle bir kararı alırken neden spor çevreleriyle detaylı olarak bu konu tartışılmamıştır? Bu işin olmazsa olmazı taraftar, futbolcular ne ister acaba düşünüldü mü?


8- Yüksek miktarla ihale aldı diye Digitürk'ün kölesi olmaya devam mı edilecektir? Digitürk kafasına göre federasyona istediği değişikliği yaptırabilir mi? Madem zarar ediyorsun o ihaleyi almayacaksın arkadaş. Alıyorsan da sonuçlarına katlanacaksın. TV'lere çıkıp Karamehmetler'e şov yaptırmaya benzemez bu işler.


9- Lig play-offlar için bir hazırlık kampına dönerse ne yapılacaktır?


10- En ufak bir yanlış hakem kararında haftalarca tartışan seyircilerin, kişilerin  Play-off maçlarında yapılacak kritik bir hatada, penaltıda ya da ofsaytta ne türlü tartışmaların ve şiddet eylemlerinin içine gireceği hesaba katılmış mıdır?


11- Bu kadar gergin olacağı belli olan bir ligde gerginliği daha da arttıracak bu karar için niye acele edilmektedir? 1 sene daha beklenemez miydi mesela.

   Tüm bunların sonunda şu ana kadar müthiş bir şevkle Galatasaray kulübüne ve başkanına saldıran Aydınlar'ın başında olduğu federasyon Fenerbahçe veya Beşiktaş'a puan silme cezası verirlerse niyetleri tamamen anlaşılacaktır. Büyük umutlarla gelen Mehmet Ali Aydınlar, Türk futolunun en büyük hayal kırıklığı olacak gibi, oldu bile.

4 Ağustos 2011 Perşembe

Güncel Ekonomi-1

   Temmuz ayı sonunda TUİK'in açıkladığı dış ticaret verilerine göre Haziran ayında ihracat 2010 yılının Haziran ayıyla karşılaştırıldığında %19.3 artarak 11 388 milyon dolara, ithalat ise %41.7 artarak 21.586 milyon dolara çıktı. Böylelikle Türkiye'nin dış ticaret açığı Haziran ayında 10 198 milyon dolara ulaşmış oldu. (Tabi bu ihracat artışında TL'nin değer kaybetmesinin payı yadsınamaz.) Elimizdeki makroekonomik verilere baktığımızda ekonomiye yönelik en korkutucu rakamın cari açık olduğunu görüyoruz. Sanılanın aksine cari açık sadece ithalatın ihracatı aşmasıyla oluşmuyor. Turizm, bankacılık ve sigortacılık karları, faiz gelirleri gibi kalemler de yine bu cari açık rakamları hesaplanırken kullanılan rakamlardan. Dış ticaret açığının oldukça yüksek olmasına rağmen cari açığın görece daha düşük seviyede kalmasının nedeni de Türkiye'nin 2011'in birinci yarısında yaklaşık 4 milyon dolarlık bir turizm gelirinin olması. İçinde bulunduğumuz yaz aylarında da cari açığı hesaplarken Türkiye'nin turizm nedeniyle çok ekstra bir gelir kaleminin olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Bu rakamlara rağmen Türkiye'nin herhangi bir krize düşmemesinin nedeni ise cari hesaplardaki bu açığın "Foreign Direct Investment, Portfolio Investment"gibi kalemler ile yani dış ülkelerden gelen, ekonomistlerin sıcak para diye adlandırdıkları yatırımlarla kapatılması. Fakat bu paranın da kendi paramız olmadığı düşünülürse yarın piyasalarda oluşacak olumsuz bir durumda Türkiye ekonomisini ciddi tehlikelerin beklediğini söylemek pek de yanlış olmaz . ABD ve Avrupa'daki ekonomik belirsizliğin artmasından dolayı cari açığa biraz daha dikkat etmeliyiz sanki.

   Geçtiğimiz günlerde Obama ABD'nin borç tavanının yükseltilmesi için gerekli uzlaşmaya varıldığını ve bütçede tasarruf yoluna gidileceğini açıklasa da uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P'nin Amerika'nın AAA (durağan) olan notunu AAA olarak teyit etmesi fakat görünümünü negatife çevirmesi varılan bu noktanın çok da güvenilmesi gereken bir nokta olmadığını gösterdi. Sonuçta dünyanın bir numaralı gücü Amerika tarihinde ilk kez temerrüt riskiyle karşı karşıya kaldı. Avrupa'da da Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya sorunlarından sonra belirsizlik iyice yükseldi. Bugün gelinen noktada Merkez Bankası Türkiye'nin bu dış olumsuzluklardan etkilenmemesi için bazı önlemler aldı. Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamaya göre politika faiz oranı 6.25'ten 5.75'e indirildi. Böylece oluşabilecek bir durgunluğun kısmen önüne geçilmek istendi yani artık Türkiye'de para harcamak tutmaktan daha karlı bir duruma geldi diyebiliriz. Öte yandan Merkez Bankası'nın gecelik borçlanma faizini %1.5'dan %5'e çıkararak %9 olan borç verme faizi ile arasındaki makası   kapatması (sık sık faiz koridorunun daraltılması diye geçer) sonucu TL'nin cazibesinin arttırılmak istenmesi de alınan diğer kararlardandı. Bu kararların açıklanmasından sonra İMKB'deki en güçlü ilk 100 şirket ve bankaların kağıtları değer kaybetti, TL/Dolar paritesi 1.73 TL/Euro paritesi ise 2.45 seviyesine yükseldi. Bu yükselişin kontrol altına alınması için Merkez Bankası yarından itibaren döviz ihalelerine başlayacağını açıkladı. Piyasadaki döviz likiditesinin artmasıyla kurlar biraz daha dengeye gelecektir büyük ihtimal.

   Ekonomide herhangi bir şeyi tam doğrulukla tahmin etmenin imkansız olmasına rağmen, ekonomistlerin çoğu Merkez Bankası'nın verdiği bu tepkinin biraz erken olduğu görüşünde. Önümüzdeki günlerde neler olacağını hep birlikte göreceğiz.

P.S: Bütün sene boyunca Erhan Hoca'nın verdiği "güncel ekonomi yorumu" ödevlerini yapmayıp bloga böyle bir yazı yazmam kaç puan?