4 Ağustos 2011 Perşembe

Güncel Ekonomi-1

   Temmuz ayı sonunda TUİK'in açıkladığı dış ticaret verilerine göre Haziran ayında ihracat 2010 yılının Haziran ayıyla karşılaştırıldığında %19.3 artarak 11 388 milyon dolara, ithalat ise %41.7 artarak 21.586 milyon dolara çıktı. Böylelikle Türkiye'nin dış ticaret açığı Haziran ayında 10 198 milyon dolara ulaşmış oldu. (Tabi bu ihracat artışında TL'nin değer kaybetmesinin payı yadsınamaz.) Elimizdeki makroekonomik verilere baktığımızda ekonomiye yönelik en korkutucu rakamın cari açık olduğunu görüyoruz. Sanılanın aksine cari açık sadece ithalatın ihracatı aşmasıyla oluşmuyor. Turizm, bankacılık ve sigortacılık karları, faiz gelirleri gibi kalemler de yine bu cari açık rakamları hesaplanırken kullanılan rakamlardan. Dış ticaret açığının oldukça yüksek olmasına rağmen cari açığın görece daha düşük seviyede kalmasının nedeni de Türkiye'nin 2011'in birinci yarısında yaklaşık 4 milyon dolarlık bir turizm gelirinin olması. İçinde bulunduğumuz yaz aylarında da cari açığı hesaplarken Türkiye'nin turizm nedeniyle çok ekstra bir gelir kaleminin olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Bu rakamlara rağmen Türkiye'nin herhangi bir krize düşmemesinin nedeni ise cari hesaplardaki bu açığın "Foreign Direct Investment, Portfolio Investment"gibi kalemler ile yani dış ülkelerden gelen, ekonomistlerin sıcak para diye adlandırdıkları yatırımlarla kapatılması. Fakat bu paranın da kendi paramız olmadığı düşünülürse yarın piyasalarda oluşacak olumsuz bir durumda Türkiye ekonomisini ciddi tehlikelerin beklediğini söylemek pek de yanlış olmaz . ABD ve Avrupa'daki ekonomik belirsizliğin artmasından dolayı cari açığa biraz daha dikkat etmeliyiz sanki.

   Geçtiğimiz günlerde Obama ABD'nin borç tavanının yükseltilmesi için gerekli uzlaşmaya varıldığını ve bütçede tasarruf yoluna gidileceğini açıklasa da uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P'nin Amerika'nın AAA (durağan) olan notunu AAA olarak teyit etmesi fakat görünümünü negatife çevirmesi varılan bu noktanın çok da güvenilmesi gereken bir nokta olmadığını gösterdi. Sonuçta dünyanın bir numaralı gücü Amerika tarihinde ilk kez temerrüt riskiyle karşı karşıya kaldı. Avrupa'da da Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya sorunlarından sonra belirsizlik iyice yükseldi. Bugün gelinen noktada Merkez Bankası Türkiye'nin bu dış olumsuzluklardan etkilenmemesi için bazı önlemler aldı. Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamaya göre politika faiz oranı 6.25'ten 5.75'e indirildi. Böylece oluşabilecek bir durgunluğun kısmen önüne geçilmek istendi yani artık Türkiye'de para harcamak tutmaktan daha karlı bir duruma geldi diyebiliriz. Öte yandan Merkez Bankası'nın gecelik borçlanma faizini %1.5'dan %5'e çıkararak %9 olan borç verme faizi ile arasındaki makası   kapatması (sık sık faiz koridorunun daraltılması diye geçer) sonucu TL'nin cazibesinin arttırılmak istenmesi de alınan diğer kararlardandı. Bu kararların açıklanmasından sonra İMKB'deki en güçlü ilk 100 şirket ve bankaların kağıtları değer kaybetti, TL/Dolar paritesi 1.73 TL/Euro paritesi ise 2.45 seviyesine yükseldi. Bu yükselişin kontrol altına alınması için Merkez Bankası yarından itibaren döviz ihalelerine başlayacağını açıkladı. Piyasadaki döviz likiditesinin artmasıyla kurlar biraz daha dengeye gelecektir büyük ihtimal.

   Ekonomide herhangi bir şeyi tam doğrulukla tahmin etmenin imkansız olmasına rağmen, ekonomistlerin çoğu Merkez Bankası'nın verdiği bu tepkinin biraz erken olduğu görüşünde. Önümüzdeki günlerde neler olacağını hep birlikte göreceğiz.

P.S: Bütün sene boyunca Erhan Hoca'nın verdiği "güncel ekonomi yorumu" ödevlerini yapmayıp bloga böyle bir yazı yazmam kaç puan?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder